2011'de Yayımlanan Bu Makale, Mimarlık Hakkında 2025 Yılına Dair Öngörüler Sunuyor

RIBA’nın 2025 yılına yönelik araştırması, mimarlık mesleğinin geleceğini derinlemesine sorgulayan ve köklü değişimlere ışık tutan bir çalışma. “Building Futures” başlıklı bu araştırma, 2025 yılında yapılı çevremizin tasarımını kimin üstleneceği ve mimarlık eğitimi almış bireylerin hangi rollerde yer alacağı gibi temel sorulara yanıt arıyor. Çalışma kapsamında mimarlar, mühendisler, danışmanlar, yükleniciler ve müşteriler gibi farklı paydaşlarla birebir söyleşiler ve yuvarlak masa toplantıları gerçekleştirilmiş. Bu araştırma, mesleğin önümüzdeki 15 yıl boyunca hangi yöne evrileceğini anlamak için bir fırsat sunuyor. Amaç, değişen dinamiklerin tartışılabileceği bir zemin oluşturmak ve gelecekte sektörü etkileyebilecek eğilimleri değerlendirmek.

Mimarlık mesleği, özellikle küresel ölçekte hızla değişen toplumsal, ekonomik ve teknolojik koşullarla yüzleşmek zorunda. Araştırmaya göre, dünya nüfusu 2000-2050 yılları arasında %46 artacak ve 2050 yılında nüfusun %70’i kentsel alanlarda yaşayacak. Bu büyük şehirleşme dalgası, altyapı projelerinde ve inşaat sektöründe büyük bir patlama yaratıyor. Örneğin, 2010-2020 arasında altyapı inşasında gelişmekte olan pazarlarda %128’lik büyüme görülürken, bu oran gelişmiş pazarlarda sadece %18. Ancak küresel inşaat projelerindeki büyümeye rağmen mimarlık hizmetlerine olan talebin 2008’den bu yana %40 azalması, mesleğin ciddi bir dönüşüm sürecine girdiğinin açık bir göstergesi.

Mimarların Rolü Değişiyor

Araştırmada, mimarların geleneksel rollerinin giderek azaldığı ve mesleğin farklı uzmanlık alanlarına doğru genişlediği vurgulanıyor. Proje, sözleşme ve maliyet yönetimi gibi alanlarda kontrolü kaybeden mimarlar, tasarım koordinasyonu gibi geleneksel rollerinde bile dış kaynaklara bağımlı hale geliyor. Örneğin bir proje yöneticisi, “Mimarlar proje, sözleşme ve maliyet yönetimini bıraktılar. Eğer tasarım koordinasyonunu da kaybederlerse, mesleklerinin işlevini sorgulamak gerekecek,” diyerek bu değişimin altını çiziyor. Mimarlar için bu değişim bir tehdit olarak algılanmamalı; aksine, yeni fırsatlara kapı aralayan doğal bir dönüşüm olarak görülmeli.

Bu noktada, mimarlık eğitiminin de mesleğin dönüşen yapısına uyum sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması gerektiği belirtiliyor. Geleceğin mimarları, sadece bina tasarımıyla sınırlı kalmayıp, stratejik düşünce, danışmanlık, araştırma ve yerel yönetimlerde daha etkin roller üstlenmeye hazırlanmalı. Örneğin, bazı genç mimarlar kendilerini “mekân uzmanı” veya “konut tasarımcısı” olarak tanımlarken, bazıları da kamusal sanat, marka tasarımı veya kentsel danışmanlık gibi alanlarda çalışmayı tercih ediyor. Bu genişleyen meslek tanımı, mimarların yapıların ötesinde yeni roller üstlenmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.

2025’te Yapılı Çevremizi Kimler Tasarlayacak?

Araştırmada, gelecekte sektörde istikrarlı kalabilecek ve büyüme fırsatı yakalayabilecek bazı ofis tipleri öne çıkıyor. Küçük yerel ofisler, kişiselleştirilmiş ve düşük maliyetli hizmet sunma kapasiteleri sayesinde varlıklarını sürdürebilecekler. Uluslararası yıldız mimarlar ise etkileyici tasarımlar ve güçlü müşteri portföyleriyle sektörün tepesinde yer almaya devam edecek. Bunun yanı sıra özelleşmiş alanlarda çalışan ofisler ve geleneksel teslimat odaklı bölgesel ofisler de kendilerine bir yer bulabilecek.

Büyüme potansiyeli en yüksek olanlar ise büyüyen ekonomilerdeki ofisler, küresel disiplinlerarası danışmanlıklar ve yap-işlet-devret modelini benimseyen tasarımcılar olacak. Özellikle düşük maliyetle ve hızla üretim yapabilen ofisler, uluslararası projelerde tercih edilmeye devam edecek. Bununla birlikte, orta ölçekli tasarım ofisleri gibi bazı gruplar, daha büyük ve ticari olarak güçlü işletmelerin baskısı altında kalacak.

Mimarlık Eğitiminin Dönüşümü

Araştırma, mimarlık eğitiminin de köklü bir dönüşüm geçirmesi gerektiğini vurguluyor. Yeni mezunların sadece bina tasarımıyla sınırlı kalmayan geniş bir beceri setine sahip olmaları bekleniyor. Bu kapsamda, disiplinlerarası işbirlikleri ve stratejik düşünce ön plana çıkıyor. RIBA’nın, mimar tanımını yeniden ele alarak, bu mesleği daha geniş bir çerçevede tanımlaması gerektiği belirtiliyor. Mimarlar, yapıların ötesine geçerek daha yaratıcı ve yenilikçi alanlarda kendilerini ifade etme şansı bulmalı. Düzenleyici kurumlar da bu dönüşüme destek olmalı.

Disiplinlerarası çalışma biçimleri, mimarlık eğitiminin ve uygulamalarının sınırlarını zorlayacak gibi görünüyor. Gelecekte, mimarların geleneksel rollerinin ötesinde yeni sorumluluklar üstlendiği ve farklı sektörlerde aktif olduğu bir dünya mümkün. RIBA’nın bu değişime nasıl yanıt vereceği ve meslek örgütlerinin bu süreçte nasıl bir rol oynayacağı, mimarlığın geleceğini şekillendirecek en önemli faktörlerden biri olacak.

Bu içeriğin 2011 yılında Mimarlık Dergisi’nde yayımlanmış bir makaleden üretildiğini düşündüğümüzde, öngörülerin bir kısmının bugün gerçekleştiğini, diğerlerinin ise hâlâ hayata geçmeyi beklediğini görebiliriz.

Örneğin, kentsel dönüşüm ve altyapı projelerindeki büyüme tahminleri büyük ölçüde doğrulanırken, mimarlık mesleğinin daha stratejik ve disiplinlerarası roller üstlenmesi gibi beklentiler tam anlamıyla karşılanmış değil !

Ayrıca, mimarlık eğitiminin dönüşüm gerekliliği vurgusu güçlü bir şekilde devam etse de, uygulamada eğitim programlarının bu hızda bir yenilikçi yaklaşım sergilediği söylenemez. Bu makale, geçmişte yapılan bir projeksiyonun zaman içinde ne kadar isabetli olduğunu değerlendirmek için önemli bir fırsat sunuyor.

Peki sizin 2025 ile ilgili mimarlık pratiği ve üretimleriyle sektörel öngörüleriniz neler? 🤔