Barok dönemi

Barok dönemi... Ah, ne zaman bu dönemden bahsetsem içimde bir heyecan uyanır. 17. yüzyıldan 18. yüzyıla uzanan bu dönem, mimarlık, kentsel tasarım ve sanat alanlarında müthiş bir devrim yarattı desem yeridir.

Mimarlıkta Barok, benim için her zaman hareket, dramatik ışık-gölge oyunları ve görkemli detaylarla özdeşleşmiştir. Bernini'nin tasarladığı St. Peter Meydanı'nı düşünün; devasa kolonadlar, oval form ve merkezdeki obelisk... Heinrich Wölfflin'in "Renaissance and Baroque" kitabında geçen şu sözler Barok mimarinin özünü çok güzel anlatıyor: "The Baroque style is characterized by movement, by a striving upward and outward" (Barok stil, yukarı ve dışa doğru bir çaba ile karakterize edilen hareketle nitelendirilir). Bu hareket duygusu, Barok yapıların statik değil, adeta canlı organizmalar gibi algılanmasını sağlıyor.

Kentsel tasarımda Barok dönem, benim gözümde muhteşem meydanlar, geniş bulvarlar ve etkileyici anıtlarla dolu. Paris'teki Place Vendôme'u veya Roma'daki Piazza Navona'yı düşünün. Sigfried Giedion'un "Space, Time and Architecture" kitabında bahsettiği gibi: "Baroque planning is based on the perspective view" (Barok planlama, perspektif görünüme dayanır). Bu yaklaşım, kentsel mekanın bir tiyatro sahnesi gibi düzenlendiği, görsel etkinin ön planda tutulduğu bir anlayışı yansıtıyor.

Sanat alanında Barok, benim için her zaman duygu yoğunluğu ve dramatik ifadeyle özdeş olmuştur. Caravaggio'nun chiaroscuro tekniğiyle yarattığı ışık-gölge kontrastları veya Rembrandt'ın otoportrelerindeki derin ifadeler... John Rupert Martin'in "Baroque" kitabında geçen şu sözler Barok sanatın özünü çok güzel özetliyor: "The aim of Baroque art is to capture the moment of greatest drama, the moment when all the forces of an event are caught in a magnificent equilibrium" (Barok sanatın amacı, en büyük dramanın anını, bir olayın tüm güçlerinin muhteşem bir dengede yakalandığı anı yakalamaktır).

Barok mimarinin belki de en etkileyici örneklerinden biri, Borromini'nin San Carlo alle Quattro Fontane kilisesidir. Rudolf Wittkower'ın "Art and Architecture in Italy, 1600-1750" kitabında bu yapı için söylediği şu sözler hep aklımdadır: "The church is a masterpiece of spatial composition" (Kilise, mekansal kompozisyonun bir başyapıtıdır). Bu yapıda gördüğümüz karmaşık geometri ve dinamik formlar, Barok mimarinin sınırları nasıl zorladığını gösteriyor.

Kentsel tasarımda Barok dönemin etkisi, benim için en çok Roma'da hissedilir. Richard Krautheimer'in "The Rome of Alexander VII, 1655-1667" kitabında bahsettiği gibi: "The Baroque city was conceived as a work of art" (Barok şehir bir sanat eseri olarak tasavvur edildi). Bu yaklaşım, şehrin bir bütün olarak estetik bir deneyim sunmak üzere tasarlandığını gösteriyor.

Sanat tarihçisi Heinrich Wölfflin'in "Principles of Art History" kitabında Barok sanatı tanımlarken kullandığı beş çift kavram beni her zaman etkilemiştir: "linear vs. painterly, plane vs. recession, closed form vs. open form, multiplicity vs. unity, absolute clarity vs. relative clarity" (çizgisel - resimsel, düzlem - derinlik, kapalı form - açık form, çokluk - birlik, mutlak netlik - göreceli netlik). Bu kavramlar, Barok sanatın Rönesans'tan nasıl ayrıldığını ve yeni bir estetik anlayışı nasıl ortaya koyduğunu çok iyi açıklıyor.

Barok dönemin belki de en çarpıcı yönlerinden biri, farklı sanat dalları arasındaki sınırların bulanıklaşmasıdır. Gian Lorenzo Bernini'nin Azize Teresa'nın Vecdi heykeli, mimarlık, heykel ve tiyatroyu bir araya getiren muhteşem bir örnektir. Irving Lavin'in "Bernini and the Unity of the Visual Arts" kitabında dediği gibi: "Bernini sought to create a new kind of art that would appeal to all the senses simultaneously" (Bernini, aynı anda tüm duyulara hitap edecek yeni bir sanat türü yaratmaya çalıştı).

mimarice
 · Baba dilde mimarlık