Osmanlı mimarisi, 14. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar uzanan geniş bir zaman diliminde gelişen, i̇slam ve bizans mimarisinden etkilenen, ancak kendine özgü bir üslup oluşturan önemli bir mimari gelenektir. bu mimari gelenek, osmanlı i̇mparatorluğu'nun geniş coğrafyasında çeşitli etkilerle zenginleşmiş ve farklı dönemlerde kendine has özellikler kazanmıştır.
osmanlı mimarisinin temel özelliklerinden biri, anıtsal yapılarda kullanılan merkezi kubbe sistemidir. bu sistem, ayasofya'nın etkisiyle geliştirilmiş, ancak (bkz:osmanlı mimarları) tarafından daha da ileriye götürülmüştür. mimar sinan'ın ustalık eseri olan (bkz:selimiye camii), bu gelişimin zirvesi olarak kabul edilir. sinan, büyük merkezi kubbeyi dört zarif minare ile çevreleyerek hem yapısal hem de estetik açıdan mükemmel bir denge yakalamıştır.
osmanlı mimarisinde, işlevsellik ve estetik uyum büyük önem taşır. cami, medrese, hamam, kervansaray gibi yapılar, toplumun ihtiyaçlarına cevap verirken aynı zamanda estetik değerleri de gözetir. örneğin, (bkz:süleymaniye külliyesi) sadece bir cami değil, aynı zamanda medrese, hastane, hamam ve aşevini de içeren kapsamlı bir sosyal komplekstir.
osmanlı mimarisinin bir diğer önemli özelliği, iç mekân tasarımındaki ustalıktır. özellikle camilerde, geniş ve ferah iç mekânlar yaratılmış, ışık kullanımına özel önem verilmiştir. i̇znik çinileri, hat sanatı örnekleri ve (bkz:vitray) pencereler, iç mekânları süsleyen önemli unsurlardır. rüstem paşa camii'ndeki zengin çini süslemeleri, bu sanatın en güzel örneklerindendir.
osmanlı sivil mimarisinde, özellikle konut yapılarında, ahşap kullanımı ön plandadır. safranbolu evleri gibi örnekler, osmanlı döneminin gündelik yaşamını ve mimarisini yansıtan önemli kültürel mirastır. bu evlerde, mahremiyet ve iklim koşulları göz önünde bulundurularak tasarlanmış çıkmalar, cumba ve avlular dikkat çeker.
osmanlı mimarisinin gelişimi, tarihsel dönemlere göre farklılıklar gösterir. erken dönem osmanlı mimarisi (14-15. yy), bursa ve edirne'deki yapılarda görülen "çok kubbeli" cami tasarımlarıyla karakterize edilir. klasik dönem (16-17. yy), (bkz:mimar sinan)'ın eserlerinin damgasını vurduğu ve imparatorluğun gücünün mimariye yansıdığı bir dönemdir. lale devri (18. yy), batı etkilerinin görülmeye başladığı ve daha zarif, süslemeci bir üslubun benimsendiği bir dönemdir.
19. yüzyılda, osmanlı mimarisi (bkz:batı etkisi)yle büyük bir değişim geçirmiştir. bu dönemde, (bkz:barok), (bkz:rokoko) ve (bkz:ampir üsluplar)ının etkisi görülür. (bkz:dolmabahçe sarayı), bu dönemin en önemli örneklerindendir ve osmanlı ile batı mimarisinin bir sentezini yansıtır.
osmanlı mimarisinin teorik altyapısı, usta-çırak ilişkisi içinde gelişmiş ve nesilden nesile aktarılmıştır. ancak, cafer efendi'nin "(bkz:risâle-i mi'mâriyye)" adlı eseri, (bkz:osmanlı mimarlık pratiği)ne dair yazılı kaynaklardan biridir ve dönemin mimari anlayışına ışık tutar.
osmanlı mimarisinin su yapıları da önemli bir yer tutar. mimar sinan'ın tasarladığı büyükçekmece köprüsü ve (bkz:mostar köprüsü) gibi eserler, hem mühendislik hem de estetik açıdan dönemin ulaştığı seviyeyi gösterir.
Osmanlı mimarisi, İslam dünyasının en özgün ve etkili mimari geleneklerinden biri olarak kabul edilir. Bu mimari gelenek, işlevsellik ve estetiği ustaca birleştirmiş, farklı kültürlerin etkilerini özümseyerek kendine has bir üslup oluşturmuştur. Günümüzde, Osmanlı mimarisi sadece tarihsel bir miras olarak değil, aynı zamanda çağdaş mimari tasarımlara ilham kaynağı olarak da önemini korumaktadır. (bkz:Doğan Kuban)'ın "Osmanlı Mimarisi" adlı eserinde belirttiği gibi, Osmanlı mimarisi, "işlevsellik, estetik ve simgeselliğin mükemmel bir sentezi" olarak değerlendirilmektedir.