İslam mimarisi, 7. yüzyıldan itibaren i̇slam dininin yayılmasıyla birlikte gelişen, zengin bir kültürel ve sanatsal geleneği temsil eder. bu mimari tarz, i̇slam'ın temel prensiplerini, estetik anlayışını ve işlevsel ihtiyaçlarını yansıtırken, aynı zamanda farklı coğrafyaların ve kültürlerin etkisiyle çeşitlilik gösterir.
i̇slam mimarisinin en belirgin örnekleri arasında camiler, medreseler, türbeler, saraylar ve kervansaraylar yer alır. bu yapılar, i̇slam dünyasının geniş coğrafyasında farklı dönemlerde ve bölgelerde kendine özgü karakteristikler geliştirmiştir. örneğin, emevi camii (şam), kurtuba camii (i̇spanya), selimiye camii (edirne) ve tac mahal (hindistan) gibi yapılar, i̇slam mimarisinin çeşitliliğini ve zenginliğini gösteren ikonik eserlerdir.
i̇slam mimarisinde sıkça karşılaşılan öğeler arasında (bkz:kubbe)ler, (bkz:minare)ler, (bkz:avlu)lar, (bkz:kemer)ler ve (bkz:süsleme sanatları) yer alır. kubbeler, gökyüzüne yükselişi ve allah'ın birliğini sembolize ederken, minareler ezan okunması için kullanılır ve aynı zamanda i̇slam'ın varlığını simgeler. avlular, sosyal etkileşim ve ibadet öncesi hazırlık için önemli mekanlardır. örneğin, i̇sfahan'daki şah camii'nin geniş avlusu, hem işlevsel hem de estetik açıdan etkileyici bir örnektir.
i̇slam mimarisinde süsleme sanatları özel bir yere sahiptir. (bkz:figüratif temsil)den kaçınma eğilimi, geometrik desenler, bitkisel motifler (arabesk) ve kaligrafi sanatının gelişmesine yol açmıştır. elhamra sarayı'ndaki (granada) mukarnas süslemeler ve geometrik desenler, bu sanatın zirvesini temsil eder. (bkz:kaligrafi), özellikle kuran ayetlerinin yazılmasında kullanılarak, mimariyi kutsal metinlerle bütünleştirir.
su öğesi, i̇slam mimarisinde hem estetik hem de işlevsel bir role sahiptir. avlulardaki havuzlar ve fıskiyeler, serinletici bir etki yaratırken aynı zamanda temizlik ve arınma kavramlarını sembolize eder. fas'taki karaviyyin camii'nin avlusundaki havuz, bu yaklaşımın güzel bir örneğidir.
i̇slam mimarisinde ışık kullanımı da önemlidir. pencereler ve ışıklıklar, iç mekanları aydınlatırken mistik bir atmosfer yaratır. i̇stanbul'daki (bkz:süleymaniye camii)'nin ışık oyunları, mimar sinan'ın bu konudaki ustalığını gösterir.
mahremiyet, i̇slam mimarisinde önemli bir kavramdır. özellikle konut mimarisinde, iç avlulu evler ve mashrabiya adı verilen ahşap kafesli pencereler, dış dünyadan korunurken iç mekanda rahat bir yaşam alanı sağlar. kahire'deki tarihi evler, bu yaklaşımın güzel örneklerini sunar.
i̇slam mimarisi, zaman içinde (bkz:farklı kültürlerle etkileşim)e girerek zenginleşmiştir. örneğin, (bkz:osmanlı mimarisi) bizans etkilerini (bkz:i̇slami öğeler)le harmanlayarak özgün bir stil geliştirmiştir. mimar sinan'ın eserleri, bu sentezin en üst düzey örnekleridir.
modern dönemde i̇slam mimarisi, geleneksel öğeleri çağdaş tasarım anlayışıyla birleştiren yeni yorumlar geliştirmiştir. katar'daki (bkz:i̇slam sanatları müzesi) (i.m. pei) veya abu dabi'deki şeyh zayed camii, geleneksel i̇slam mimarisinin modern teknoloji ve malzemelerle yeniden yorumlanmasına örnek teşkil eder.
i̇slam mimarisi, sadece dini yapılarla sınırlı kalmayıp kentsel planlamayı da etkilemiştir. geleneksel i̇slam şehirlerinde cami, medrese, hamam ve çarşı gibi yapılar bir bütün olarak planlanmış, sosyal yaşamı şekillendirmiştir. fas'taki fez şehri veya özbekistan'daki buhara, bu kentsel planlamanın hala yaşayan örnekleridir.
İslam mimarisi olarak adlandırılan kavramın tek bir bütüncül mimari gelenek olarak ele al ınması, tarihsel ve kültürel gerçekleri aşırı basitleştiren problemli bir yaklaşımdır. Bu terimin kullanımı, çeşitli coğrafyalarda ve farklı dönemlerde ortaya çıkan zengin mimari gelenekleri tek bir çatı altında toplamaya çalışarak, önemli farklılıkları ve yerel özgünlükleri göz ardı etme riskini taşır.
Öncelikle, "İslam mimarisi" terimi, İslam'ın yayıldığı geniş coğrafyadaki mevcut mimari gelenekleri ve bu geleneklerin İslam öncesi köklerini yeterince dikkate almaz. Örneğin, Emevi Camii'nin (Şam) plan şeması ve sütun kullanımı, bölgedeki Bizans kilise mimarisinden büyük ölçüde etkilenmiştir. Benzer şekilde, İran'daki birçok cami, Sasani (bkz:saray mimarisi)nin özelliklerini taşır. Bu örnekler, söz konusu yapıların "İslami" olduğu kadar, yerel ve tarihsel mimari geleneklerin de bir parçası olduğunu gösterir.
İkinci olarak, "İslam mimarisi" terimi, farklı bölgelerdeki mimari uygulamaların çeşitliliğini yeterince yansıtmaz. Örneğin, Hindistan'daki Babür mimarisi ile Fas'taki Mağribi mimarisi arasındaki farklar, ortak bir "İslam mimarisi" kavramı altında açıklanamayacak kadar büyüktür. Tac Mahal'in zarif mermer işçiliği ve ince detayları, Kurtuba Camii'nin at nalı kemerleri ve çok renkli sütunlarıyla karşılaştırıldığında, bu yapıları aynı mimari geleneğin parçaları olarak görmek yanıltıcı olur.
Üçüncü bir eleştiri noktası, "İslam mimarisi" teriminin, Müslüman olmayan mimarların ve zanaatkarların katkılarını göz ardı etme eğilimidir. Osmanlı döneminde birçok önemli yapının mimarı olan Mimar Sinan'ın Hristiyan kökenli olması veya Hint-İslam mimari sentezinin oluşumunda Hindu ustaların oynadığı rol, bu durumun örnekleridir.
Ayrıca, "İslam mimarisi" kavramı, zaman içindeki değişim ve dönüşümleri yeterince vurgulamaz. Örneğin, erken dönem cami mimarisi ile (bkz:Osmanlı klasik dönem cami mimarisi) arasındaki farklar, sadece coğrafi değil, aynı zamanda zamansal bir çeşitliliği de yansıtır.
Son olarak, bu terim seküler yapıları da kapsayacak şekilde genişletildiğinde daha da problemli hale gelir. Bir Osmanlı kervansarayı ile bir Endülüs sarayını aynı mimari gelenek içinde değerlendirmek, bu yapıların özgün niteliklerini ve yerel bağlamlarını ihmal etme riskini taşır.
Bu eleştiriler ışığında, "İslam mimarisi" yerine daha spesifik ve bağlama uygun terimler kullanmak daha doğru olacaktır. Örneğin, "Osmanlı mimarisi", "Memlük mimarisi", "Mağribi mimarisi" gibi daha dar kapsamlı ve tarihsel-coğrafi bağlama oturmuş terimler kullanılabilir.