Aga Khan Mimarlık Ödülü, mimarlık dünyasında saygın ve prestijli ödüllerden biridir. 1977 yılında Aga Khan IV tarafından başlatılan bu ödül, dünyanın dört bir yanındaki Müslüman toplumlarına katkıda bulunan mimari projeleri onurlandırmak amacıyla verilmektedir.
Ancak ödül, yalnızca İslam dünyası ile sınırlı kalmaz; modern mimarinin daha geniş bir yelpazede ele alınmasını, yenilikçi yaklaşımların ve yerel toplulukların ihtiyaçlarına cevap veren projelerin ödüllendirilmesini hedefler. Bu yönüyle, Aga Khan Mimarlık Ödülü hem geleneksel değerlere hem de modern mimari prensiplere saygı gösteren bir ödül olarak bilinir.
Ödülün diğer mimarlık ödüllerinden farkı, sadece estetik ya da teknik mükemmeliyeti ödüllendirmekle kalmamasıdır. Aga Khan Mimarlık Ödülü, projelerin toplumsal, kültürel, çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğini de göz önünde bulundurur. Yani ödül, mimarinin sadece fiziksel yapılarla değil, aynı zamanda toplumsal bağlamla da olan ilişkisini dikkate alır. Dolayısıyla, ödül kazanan projelerde yerel halkın yaşam kalitesini artıran, çevreye duyarlı ve kültürel mirası koruyan yaklaşımlar öne çıkar. Bu geniş kapsamlı değerlendirme kriterleri, ödülün dünya genelindeki mimarlık camiası tarafından takdir edilmesine neden olmuştur.
Aga Khan Mimarlık Ödülü, her üç yılda bir düzenlenir ve 1 milyon dolar gibi büyük bir ödül miktarıyla mimari ödüller arasında dikkat çeker. Ödül yalnızca bireysel mimarları değil, aynı zamanda yerel yöneticileri, müşterileri ve toplumları da kapsar; bu, mimarlık sürecine dahil olan tüm paydaşların tanınmasına olanak tanır. Örneğin, bir proje ödüllendirildiğinde, mimarın yanı sıra projeyi finanse edenler, inşaatı yönetenler ve yerel halkın katkıları da ödüllendirilmiş olur. Bu da Aga Khan Mimarlık Ödülü’nün mimarlığı bir kolektif çaba olarak ele aldığını gösterir.
Bu ödülün kazanıldığı projeler incelendiğinde, genellikle İslam dünyasında veya Müslüman topluluklarda bulunan yapılar öne çıkar. Ancak bu yapılar, İslam mimarisinin klasik formlarını tekrarlamak zorunda değildir. Aksine, modern mimari ile geleneksel unsurların harmanlandığı, yerel halkın yaşamına dokunan ve onların ihtiyaçlarına çözüm sunan projeler ödüllendirilir. Örneğin, düşük maliyetli konut projeleri, sürdürülebilir tarım yapıları, doğal afetlere dayanıklı köyler veya tarihi yapıların korunmasını hedefleyen restorasyon projeleri bu ödül kapsamında dikkate alınan işlerden bazılarıdır.
Ödülün en dikkat çekici yönlerinden biri de yerel kimlik ve modernleşme arasında bir denge arayışıdır. Globalleşmenin etkisiyle birçok şehir, kimliklerinden uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalırken, Aga Khan Mimarlık Ödülü bu tür projelere karşı alternatif yaklaşımlar sunar. Ödüllendirilen projeler, modern mimari yaklaşımlarını yerel kimlikle uyumlu bir şekilde birleştirir. Örneğin, Malezya'daki Penang İslami Müzesi ya da Bangladeş’teki SOS Çocuk Köyü projeleri, geleneksel İslam mimarisi unsurlarını modern inşaat teknikleriyle bir araya getirerek hem kültürel hem de fonksiyonel açıdan başarılı yapılar olarak öne çıkarlar.
Ödülün tarihine baktığımızda, çok sayıda farklı coğrafyadan proje ve mimarın ödüllendirildiğini görebiliriz. Türkiye'den de çeşitli projeler Aga Khan Mimarlık Ödülü'ne layık görülmüştür. Özellikle 1983 yılında İstanbul'daki Büyükçekmece'de yer alan Darüşşafaka Konutları projesi ödül kazanmış ve bu projede, geleneksel Osmanlı konut yapısının modern bir yorumu sunulmuştur. Ayrıca, Turgut Cansever gibi ünlü Türk mimarlar da bu ödülü almışlardır. Turgut Cansever, Bodrum’daki Türk Evi restorasyon çalışmalarıyla tanınmış ve üç kez Aga Khan Mimarlık Ödülü'ne layık görülerek büyük bir başarı elde etmiştir.