Rönesans mimarisi, 14. yüzyılın sonlarında i̇talya'da ortaya çıkmış ve 16. yüzyılın sonlarına kadar avrupa'nın büyük bir bölümünde etkisini sürdürmüş önemli bir mimari akımdır. bu stil, adını da aldığı rönesans (yeniden doğuş) hareketinin bir parçası olarak, (bkz:klasik antik dönem mimarisi)nin yeniden keşfedilmesi ve yorumlanması üzerine temellenmiştir. rönesans mimarisi, (bkz:gotik mimari)nin karmaşık ve dikey vurgulu yapısından uzaklaşarak, daha yatay, simetrik ve orantılı bir tasarım anlayışını benimsemiştir.
rönesans mimarisinin en temel özelliklerinden biri, klasik yunan ve roma mimari unsurlarının yeniden yorumlanarak kullanılmasıdır. bu unsurlar arasında (bkz:sütun düzenleri) ((bkz:dor), (bkz:i̇yon), (bkz:korint)), (bkz:alınlık)lar, kubbeler ve tonozlar bulunur. rönesans mimarları, bu klasik elemanları kendi çağlarının ihtiyaçlarına ve estetik anlayışına uygun şekilde yeniden yorumlamışlardır. (bkz:giorgio vasari), "lives of the most excellent painters, sculptors, and architects" adlı eserinde (bkz:filippo brunelleschi)'nin florence katedrali'nin kubbesini tasarlarken antik roma mimarisinden nasıl ilham aldığını şöyle anlatır: "he studied with the greatest diligence the ancient vaulted structures and ruins of rome." ("antik roma'nın kubbeli yapılarını ve kalıntılarını büyük bir özenle inceledi.")
rönesans mimarisinin bir diğer önemli özelliği, matematiksel oranların ve perspektifin kullanımıdır. mimarlar, yapılarında altın oran gibi matematiksel ilkeleri uygulamış ve mekânın algılanışında perspektif kurallarını gözetmişlerdir. bu yaklaşım, rönesans'ın akılcı ve bilimsel dünya görüşünün bir yansıması olarak değerlendirilebilir. (bkz:leon battista alberti), "de re aedificatoria" (mimarlık üzerine) adlı eserinde şöyle der: "beauty is that reasoned harmony of all the parts within a body, so that nothing may be added, taken away, or altered, but for the worse." ("güzellik, bir bütün içindeki tüm parçaların akılcı uyumudur, öyle ki hiçbir şey eklenemez, çıkarılamaz veya değiştirilemez, ancak daha kötüye gider.")
simetri ve düzen, rönesans mimarisinin diğer önemli özellikleridir. yapıların cephelerinde ve iç mekânlarında simetrik düzenlemeler tercih edilmiş, bu da binaların daha dengeli ve harmonik görünmesini sağlamıştır. bu simetri anlayışı, rönesans döneminin evren ve insan bedeni hakkındaki düşünceleriyle de paralellik gösterir. james s. ackerman, "(bkz:palladio)" adlı kitabında bu konuya şöyle değinir: "the symmetry and proportion of renaissance architecture reflected the belief in a harmonious, rationally ordered universe." ("rönesans mimarisinin simetrisi ve orantısı, uyumlu ve akılcı bir şekilde düzenlenmiş evren inancını yansıtıyordu.")
rönesans mimarisinde iç mekân tasarımı da büyük önem taşır. gotik mimarinin yüksek ve karanlık iç mekânlarının aksine, rönesans yapıları daha aydınlık, ferah ve insan ölçeğine uygun mekânlar sunar. büyük pencereler ve iç avlular, doğal ışığın iç mekâna girmesini sağlarken, duvar resimleri ve freskler de (bkz:iç mekânın görsel zenginliği)ni artırır. (bkz:peter murray), "the architecture of the italian renaissance" adlı eserinde şöyle der: "the renaissance architect sought to create spaces that were both functional and aesthetically pleasing, with a focus on human scale and comfort." ("rönesans mimarı, insan ölçeğine ve konforuna odaklanarak hem işlevsel hem de estetik açıdan hoş mekânlar yaratmaya çalıştı.")
rönesans mimarisinin bir diğer (bkz:karakteristik) özelliği, (bkz:cephe tasarımı)nda görülen düzenli ve (bkz:ritmik yaklaşım)dır. cepheler genellikle yatay katlar halinde düzenlenmiş ve her bir kat farklı sütun düzenleriyle vurgulanmıştır. bu düzenli yaklaşım, binaların daha okunaklı ve anlaşılır olmasını sağlamıştır. (bkz:john summerson), "the classical language of architecture" adlı kitabında bu konuya şöyle değinir: "the renaissance facade was conceived as a composition of clearly defined elements, organized according to classical principles of order and hierarchy." ("rönesans cephesi, klasik düzen ve hiyerarşi ilkelerine göre düzenlenmiş, açıkça tanımlanmış unsurların bir kompozisyonu olarak tasarlanmıştır.")
rönesans mimarisi, sadece dini yapılarla sınırlı kalmamış, saraylar, villalar, kent meydanları ve kamu binaları gibi çeşitli yapı türlerinde de uygulanmıştır. bu dönemde mimarlık, sadece bir zanaat olarak değil, aynı zamanda bir sanat ve bilim dalı olarak da kabul görmeye başlamıştır. mimarlar, tasarımlarını çizimler ve (bkz:model)ler aracılığıyla ifade etmeye başlamış, bu da mimarlık mesleğinin statüsünü yükseltmiştir.